Güncel Paylaşımlarım
-
KADINLARIN SOYADLARINI DEĞİŞTİRMELERİNİN YOLLARI…
2525 SAYILI SOYADI KANUNUMUZ GEREĞİ ; Her Türk ; öz adından başka ; soy adını da taşımaya mecburdur. Soy adı seçme vazifesi soyadı kanunumuzda ; evlilik birliğinin reisi olan kocaya verilmiştir.
Medeni Kanunumuz da ; Kadın evlenince kocasının soyadını alır… şeklinde madde içermektedir.
Ancak soyadı kanunumuzun kabul tarihi 1934 yılıdır.Medeni kanunumuzda ; değişen toplumumuz ve yetersiz kalan kanunlar akabinde kaçınılmaz sona uğramış ve değişikliklere uğramıştır.
Bu nedenlerle de artık günümüzde kadınlarımıza ; soyadlarını değiştirmeleri ; kızlık soyadını kullanabilmeleri ve bu hususta kendi tercihlerini yaşayabilmeleri imkanı günümüzde mevcuttur.
Herkesçe zaten bilindiğini düşünerek yine de hatırlatmak isterim ki ;
kadınlarımız zaten evlendiklerinde ; kızlık soyadlarını eşlerinin soyadlarının yanında kullanabiliyorlardı… bu hususta bir sorun yoktu ancak Yargıtay ; kadınlarımıza evlilik akabinde de ; yalnızca bekarlık soyadlarını kullanabilme imkanı tanımıştır.
Peki evlendikten sonra yalnızca bekarlık soyadını kullanmak isteyen kadın ne yapmalıdır ?
Yalnızca kızlık soyadlarını kullanmak isteyen kadınlar ; evlilikleri devam ederken soyadlarını değiştirmek isterlese bunu dava açarak yapabilirler.Dava açmadan bu amaca ulaşmak ise mümkün değildir.Ancak evlilik başvurusu sırasında da bu isteği dilekçe ile memura bildirebilirler.
Peki boşanan kadınlar soyadlarından memnun değillerse ne yapmalıdırlar ?
Kadınlar , boşanma davasının kesinleşmesi akabinde ; kocalarının soy adlarını kullanmak istemezler ve bekarlık soyadlarını kullanmayı arzularlarsa ; nüfus müdürlüğüne taleplerini içerir dilekçe ile yapacakları bir başvuru ile dava açmadan kızlık soyadlarını kullanma imkanına sahip olacaklardır.Anlaşmalı boşanma davalarında dilekçelerime özellikle soyadına ilişkin isteği içeren maddeyi ben mutlaka dava açarken ekliyorum ki bu bence en güzel ve net çözümdür.Çünkü bizzat mahkeme nüfus müdülüğüne yazı yazarak size yapacak bir iş bırakmadan sorunu çözer.Ancak bu husus unutulmuş ise nüfus müdürlüğüne tarafınızca başvuru yapılması şarttır.
Yine bilindiği üzere ; kocası ölen kadınlar ; kocalarının kütüklerinde kalmaya otomatik olarak devam ediyorlar.Bu durumda da şayet kızlık soyadına ve baba kütüğüne dönmeyi arzulayan kadınlarımız olursa ; onlar da ; nüfus müdürlüğüne dilekçe ile başvurup kayıtlarını değiştirebilirler.Bu durumda da dava açma zarureti yoktur !
Zaten kısa olan hayatlarımızda ufak tefekmiş gibi görünen ancak kişiliğimizi ; benliğimizi ve hayata karşı duruşumuzu gösteren her ince ayrıntıya önem vermeli ve yukarıdaki gibi kısacık olan teknik bilgilerle arzularımızı bir bir yerine getirmeliyiz..
Hepinize saygılar ; sağlıklı – huzurlu – mutlu günler dilerim..
Av. CEVDET CAN TORUN
-
BEDELLİ ASKERLİK PARALARININ İADESİ İÇİN DİLEKÇE ÖRNEĞİ
Bedelli askerlik kanunu çıkış tarihi ; 3 Ağustos 2018 di. Bu kanun akabinde bedeli askerlik için başvuru yapanlar arasında vazgeçenler olursa paralarını geri alabilecekler mi ?
Kısa ve net olarak sizi heyecanlandırmadan belirtmek isterim ki ; EVET - PARANIZI GERİ ALABİLECEKSİNİZ.
Çok basit iki tane şartı var ;
* bedelli askerlik hizmeti için belirlenen müracaat tarihleri içerisinde talep etmelisiniz
*eğitim birliğine katılmadan talepte bulunmalısınız
Tekrarlamak isterim ki ; EĞİTİM BİRLİĞİNE KATILMADAN VEYA BEDELLİYE MÜRACAAT TARİHLERİ İÇERİSİNDE ; bedelli askerlik yapmak için yapmış olduğunuz başvurunuzdan vazgeçmeniz halinde ödemiş olduğunuz paranın tamamını geri alabilirsiniz !!!
İster siz ; ister avukatınız – yasal temsilciniz ; para iadesi talebinizi içeren dilekçenizi , askerlik şubenize verin ve akabinde yatırdığınız paranızı geri alabilirsiniz.En çok gelen sorulardan birisinin cevabı da ; Bedelli askerlik kanunundan faydalanamayacağı ortaya çıkan ancak bedelli askerlik yapmak için para yatırmış olan herkes parasını iade alabilir… olacaktır.
Para iadesi için dilekçe örneğin, aşağıda bilginize sunuyorum.
Saygılarımla.
Av. CEVDET CAN TORUN
…..ASKERLİK ŞUBESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
…………T.C. kimlik numaralı şahsım CEVDET CAN TORUN olarak bedelli askerlik kanunundan faydalanabilmek amacıyla başvuruda buunmuştum.
İŞTE BU YAZILI NEDEN VE GEREKÇELERLE DE ZİYNET EŞYALARINIZI GERİ ALABİLMEK AMACIYLA AÇTIĞINIZ DAVALARIN REDDEDİLMEMESİ VE BOŞU BOŞUNA ZARARA UĞRAMAMANIZ VE DE TABİKİ ZAMAN KAYBETMEMENİZ İÇİN; BELKİ DE DİMYATA PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN DA OLMAMAK AMACIYLA BU BİLGİLERİ GÖZARDI ETMEMENİZİ VE HUKUKİ YARDIM TALEP ETMENİZİN YARARINIZA OLACAĞINI ÖNEMLE ARZ EDERİM.
Şahsi ve haklı nedenlerimle başvurumdan vazgeçiyor ve talebimi geri alıyorum. .
İşbu vazgeçme beyanım neticesinde ; kurumunuz adına yatırmış olduğum ve ekte örneğini sunmuş olduğum dekontta yazılı miktarın ; şahsıma ait ; TR………………………………. Numaralı ….bankası … şubesinde bulunan hesabıma veya şahsıma elden nakden ödenmerek iadesini talep ederim.
Haklı talebimin kabulü doğrultusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.19.11.2018
-
Bir Savaş Durumunda Ailenizden Askere Çağırılacak Olan Siz Misiniz?
Saygıdeğer sizlere iyi haftalar ve iyi çalışmalar dileyerek birkaç gündür sıkça konuşulan SEFER GÖREV EMRİ ile ilgili aydınlatıcı bilgiler vermek istiyorum ;
Öncelikle hemen hatırlatmak isterim ki ;Askerlik görevini tamamlayan erkekler askerlik bitince yedeğe alınırlar. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ; askerlik hizmetini hangi statüde yapmış isek ; YASAL YAŞ SINIRI İÇERİSİNDE bulunduğumuz takdirde o statüde yedeğe alınırız.Yasal yedeklik yaş sınırı ise ; 41 dir.
Sefer görev emri ise ; askerlik görevimizi bitirdikten sonra ; yedeğe alınan askerlik görevini tamamlamış erkeklere ; MAZERETLERİ YOKSA ; seferberlik planlamasına alınmaları anlamına gelen görevlendirme emridir ve bu emir imzanız karşılığında size verilir.
Peki sefer görev emrimiz var mı yok mu nasıl öğreneceğiz…
Sefer görev emrimiz olup olmadığını e-devlet vasıtasıyla www.turkiye.gov.tr den öğrenememeniz veya emin olamamanız halinde size yakın askerlik şubesinden de kesin bilgi alabileceğinizi belirtirim. Edevlet uygulamasında zaman zaman yaşanan yoğunluklar nedeniyle sorunlar yaşayabiliyoruz veya emin olamadığımız durumlar söz konusu olabiliyor. Bu durumda derhal evinize en yakın askerlik şubesine sorabilirsiniz.
Askerlik ; şehitlik ve gazilik ; milletimiz için hem kutsaldır hem de güncel tarihe kadar yüzseksene yakın devlet kurmuş Türkler için söylenmiş ; …her Türk asker doğar… şeklinde tanımlamalar Türk milleti için askerlik ruhunun anlamını çok net özetler. Canımız pahasına korumayı göze aldığımız biricik vatanımızın da herzaman sağlıklı ve güçlü bizlere ihtiyacı vardır.
Ancak ; hasta isek veya sağlık koşullarımız askerlik yapmaya elvermiyorsa ne yapmalıyız ?
Sağlık sebepleri ile askerlik yapamayacak durumda isek ikametgahınıza en yakın askerlik şubesine başvurarak bir sağlık kurumuna sevkinizi isteyebilirsiniz çünkü rahatsızlığınız askerlik yapmaya elverişli değil ise;
“Yedek Subay/Astsubaylar için TSK’da Görev Yapamaz- Yedek Uzman Jandarma/Erbaş ile Erbaş ve Erler için “Askerliğe Elverişli Değildir”, “Barışta ve Savaşta Sürekli Olarak Askerliğe Elverişli Değildir Hazarda ve Seferde Görev Yapamaz” Şekillerinde verilen ibarelere haiz raporlarla SEFER GÖREV EMRİNİZ iptal edilecektir.
Peki İşimiz nedeniyle erteleme olabilir mi?
Sefer Görev Emirli kritik personelin ; seferberliğin ilanından itibaren iki ay süreyle ertelemesi yapılabilmektedir. Özel kurum ve kuruluşlar faaliyet ve mahiyetinde bulunduğu bakanlığın onayını müteakip yedek personelin ertelemesini teklif edebilir.Yani ; EVET , OLABİLİR.
Unutmayın; kritik personel değilseniz de ; sefer görev emri ile göreve gitseniz bile işinizi kaybetmezsiniz ! Sefer görev emrini iş yerinize ulaştırdığınızda yasal çerçevede size gerekli izin verilecektir çünkü.
Ailenizdeki diğer erkeklere de sefer göre emri verilmiş olabilir!
Yalnızca ; yukarıda isimlerini saydığım raporları alanlar ile askerliği ertelenmiş olanlar , barış döneminde yukarı haddi bir yıldan çok, seferberlik ve savaş hâlinde ağır hapis veya aşağı haddi beş yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılanlar , seferberlik ve savaş hâllerinde ise bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ; yurtdışında devamlı ikamet edenlerden de oturma belgesini konsolosluğa ibraz edenlerin sefer görev emirleri iptal edilir.
SEFERBERİK TATBİKATI VE FERDİ SEFERBERLİK EĞİTİMİNİZE İSE KATILMAK ZORUNDASINIZ ! İPTAL EDİLEMEZ ! Ancak Yurtdışında sürekli oturma belgeleri olanlar ve bu belgeleri konsolosluğa ibraz ederek yine tatbikatlara katılmazlar.
Yasal mazeretleri olmadığı halde tatbikata katılmayan yükümlüler, tatbikat bakayası olarak takibe alınırlar. Ve haklarında savcılığa şikayetçi olunur askerlik şubelerince. Yükümlülere, bakaya durumuna düşmeleri halinde haklarında 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun 1 aydan 5 yıla kadar hapis cezası öngören 63 ve 64 ncü maddeleri uygulanır. Tatbikat ve eğitim bakayası yükümlüler hizmetlerini tamamlamadıkça ve cezasını çekmedikçe de askerlikle ilişikleri kesilmez ve bu yükümlülükleri devam eder.
Sefer görev emrini tebliğ 48 saat içerisinde, sefer görev emirlerinde yazan il - ilçeye gitmek zorundadırlar.
Unutmayın ki otobüs ile gidecekler ; terminalde bulunan araç sürücülerine sefer görev emri gösterdiklerinde ve ilgili bölüm doldurulup imzalanarak verildiğinde araç sürücüleri, yasa gereği hiçbir ücret talep etmeden öncelikle sefer görev emirli personeli aracına alması gerekmektedir.
Vatanımızın bize her ihtiyacı olduğunda canımız pahasına hazır olduğumuzu dosta düşmana göstermeliyiz.
YURTTA SULH CİHANDA SULH diyerek herkese saygılarımı sunuyorum.
En derin saygılarımla.26.02.2018.
Av. CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2016
-
Ziynet eşyalarınızı mı talep edeceksiniz? O zaman bu hususa da dikkat etmelisiniz!
HMK md.107 metnine göre belirsiz alacak ve tespit davası olarak nitelendirilebilecek davalarda; - Belirsiz alacak ve tespit davaları, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin, alacaklıdan beklenemeyeceği veya imkansız olduğu hallerde söz konusu olabilecektir.
Yani; ziynet eşyalarımız – altınlarımız ve benzeri ziynet sıfatına haiz eşyalarımızı almak amacıyla belirsiz alacak davası açılabilmesi için alacağın miktarı yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesi veya bunun imkansız olması gerekir.
Bu şu demektir ; Kısmi dava açabilmek için talep edeceğiniz alacak miktarı tartışmasız veya açıkça belirli olmamalıdır! Yani ne kadar altınınız vardı, tam olarak kestiremiyor olmalısınız..
Alacaklının alacağının tamamını tam olarak tespit edemediği bir durumun olmadığını örnekle açıklamak gerekir ise; ziynet eşyalarının talep edildiği bir dava açacak iseniz ve ziynet eşyalarının bütün listesini tek tek ve kalem kalem sayabiliyor ve de dava dilekçenizde de belirtiyor iseniz; belirsiz olarak alacak davası açamazsınız!
Belirsiz alacak davası açabilmek için; alacaklının dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olması gerekir. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak ve tespit davası açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır.
6100 sayılı HMK nun 107.maddesi ;
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
Alacak miktarının belirlenebilir olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılır ise hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde kısmi dava yoluna başvurulması kabul edilemez.”
“Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır.
İŞTE BU YAZILI NEDEN VE GEREKÇELERLE DE ZİYNET EŞYALARINIZI GERİ ALABİLMEK AMACIYLA AÇTIĞINIZ DAVALARIN REDDEDİLMEMESİ VE BOŞU BOŞUNA ZARARA UĞRAMAMANIZ VE DE TABİKİ ZAMAN KAYBETMEMENİZ İÇİN; BELKİ DE DİMYATA PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN DA OLMAMAK AMACIYLA BU BİLGİLERİ GÖZARDI ETMEMENİZİ VE HUKUKİ YARDIM TALEP ETMENİZİN YARARINIZA OLACAĞINI ÖNEMLE ARZ EDERİM.
SAYGILARIMLA.
Av. CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2016
-
Boşanma Nedenlerinden Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması
Medeni Kanunumuzca düzenlenmiş ve hayatın içerisinde kendisine en fazla yer bulan, boşanmak isteyen eşler tarafından da en çok dayanılan ve belirtilen boşanma sebebi; evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmadır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması Medeni Kanunumuzun 166'ncı maddesinde açıklanmıştır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, eşlerin ortak hayatlarını sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek aşamaya geldiği haller şeklinde, çok geniş yorumlanabilen bir zemindedir. Bu hususu yani; evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin ne olduğunu, yıllardır pratikte uygulanan ve uygulanmakta olan Yargıtay içtihatları'nın yer aldığı birkaç örnek ile açıklamak daha aydınlatıcı olacağından, aşağıda birkaç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum.
Cinsel uyum ve doyumun kurulamaması, ev işlerini yapmaktan kaçınma, uzun süre cinsel ilişki kurulamaması, aile içi şiddet, Aşırı şekilde borçlanarak birçok icra takibinin yapılmasına sebep olmak, Cinsel ilişkiden kaçmak, Eşinin erkek olmadığını söyleyerek kocasını başkaları huzurunda aşağılamak, Karşılıklı ağır hakaretler, Eşinin ilk evliliğinden olan çocuğunu istemeyerek çocuğa kötü davranma, Evlilik birliği içinde güven duygusunu sarsan davranışlar, Eşini yok yere ahlaksızlıkla itham etme, Kumar oynamak, Kayınvalide ve kayınpederin eşine kötü davranmasına engel olmama, Sürekli olarak eşini sevmediğini söyleme, Aşırı derecede kıskançlık, Eşini ameliyat olan anne babanın yanına göndermeme, Sürekli olarak kavga etme
UNUTULMAMALIDIR Kİ; HER BOŞANMA DAVASINDA MEDENİ KANUNDA YER ALAN BİR NEDENE DAYANILMASI ZORUNLUDUR. EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI ÜSTBAŞLIĞINA SAHİP 166. MADDEYE DAYANMAK İÇİN DE; EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMIŞ OLMASI VE BU DURUMUN SEBEBİ OLAN HAKLI NEDENİN HAKİM ÖNÜNDE İSPATLANMASI ŞARTTIR. BİLİNMELİDİR Kİ; ...EŞİM BENİ DÖVDÜ... DEMEK YETERLİ OLMAYACAK; TANIK, GÖRÜNTÜ vb. TATMİN EDİCİ DELİLLERLE DE İDDİANIN DESTEKLENMESİ VE BUNUN İÇİN DE KONUSUNDA UZMAN BİR AVUKATTAN YARDIM ALINMASI BOŞANMA SÜRECİNİ HIZLANDIRIP DAVANIN SAĞLIKLI YÜRÜMESİNDE FAYDALI OLACAKTIR.
SAĞLIKLI VE MUTLU BİR HAYAT DİLEKLERİMLE.
Av. CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2015
-
Boşanma Nedenlerinden Akıl Hastalığı...
Medeni Kanunumuzun 165. Maddesi der ki; Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Evliliğimizin gerçekleşmesi akabinde gerçekleşen bir akıl hastalığı söz konusu olduğunda akıl hastalığı nedenine dayanarak boşanma davası açabiliyoruz. Bu yasa maddesinden faydalanabilmek için; evlenmemiz akabinde akıl hastalığına yakalanan eşimizle yaşadığımız hayat bizim için çekilmez bir hal almış olması ve işbu akıl hastalığının düzelme durumu söz konusu değilse bu durumu resmi sağlık raporu ile ispatlamamız gerekmektedir. Akabinde boşanma davası açabiliriz. Özellikle vurgulamak isterim ki; antidepresanlarla giderilebilecek ruhsal devinim hallerinden ötürü M.K m.165 e dayanarak boşanma davası açamazsınız !!!
Peki evlilik öncesinde zaten var olan bir akıl hastalığı mevcut ise o zaman yapmamız gereken nedir? Cevap; evliliğin iptalini talep etmektir. Akıl hastalığı evlenmeye engel bir durumdur. Bu engele karşın her nasılsa evlilik gerçekleşmiş ise bu evlilik iptal edilir. Bu durumda akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılmaz!
Bilgilerinize saygıyla sunar, sağlıklı & mutlu evlilikler ve hayatlar dilerim.
Avukat CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2015
-
Terk Nedenine Dayalı Boşanma Davası Açmanın Yöntemleri – Bilinmeyenleri ve Kısa Kısa Bütün Yönleri
MADDE 164.- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
Boşanma davası açmak için en ayrıntılı ve meşakkatli usul olan bu boşanma sebebi Medeni Kanunumuzun 164. Maddesinde belirtilmiş olan Terk Nedenine dayalı boşanma nedenidir. Eşinizden Boşanmak istiyorsanız bu nedene dayanmamak daha garanti olur. Çünkü eve dön ihtarına eşiniz uyarsa evliliğiniz devam edecektir. Ayrıca eşinizin evi terketmesinde sizin kusurunuz bulunmamalıdır, kusurunuz var ise eşiniz açısından tazminat nedeni olacaktır bu durum!
Mesela; Eşinizi dövdünüz – rencide ve rezil ettiniz – hakaretlerle veya psikolojik baskılarla hayattan bezdirdiniz – annenizle yaşamaya zorladınız – çocuğunuzu göstermemekle tehdit ettiniz vs. çoğaltılabilecek bu örneklerde olduğu gibi veya benzer bir davranışınız veya kusurunuz olduysa eğer; eşiniz haklı olarak evi terketmiş demektir. Siz de terk nedenine dayalı bir boşanma davası ikame edemezsiniz!
Peki hangi şartlarda TERK nedenine dayalı boşanma davası açabiliriz?
- Eşiniz haksız olarak evi terketmiş olmalı
- Eşinizi geri kabul etmeli ve evliliğinize devam etmeyi istiyor olmanız şarttır
- İşbu terk 6 ay sürmeli ve hala devam ediyor olmalı
- Eve dön çağrısı yapıldıktan sonra 2 ay beklenmeli
- 2 ay sonunda eşiniz hala eve geri dönmediyse işte ozaman Medeni Kanunun 164. maddesine dayanarak boşanma davası açabilirsiniz...
Unutmayın ki evlenmek veya boşanmak çok kolaydır. Kalp kırmamaktır zor olan...
Seviyorsanız zoru başarın!
Avukat CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2015
-
Boşanma Sebeplerinden Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme
Eşiniz suç işliyor ve haysiyetsiz bir hayat sürüyorsa 4721 sayılı Medeni Kanunumuz bu hoş olmayan durumu boşanma nedeni kabul etmiş ve 163. Maddesinde konuyu işlemiştir.
İlgili kanun maddesi aşağıdaki gibidir:
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme MADDE 163.- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
Suç işlemeyi, kanunun suç saydığı bir eylemde bulunması olarak biliyoruz peki haysiyetsiz hayat sürmek ne demekdir?
Haysiyetsiz kelimesi: Türk Dil Kurumunun sözlüğünden alınan birebir ifadesi ile DEĞER – SAYGINLIK – İTİBAR olarak tanımlanmıştır.
O zaman rahatlıkla belirtebiliriz ki Medeni kanunumuzun 163. Maddesi bize öz değeri olmayan, saygınlığı olmayan – onursuz bir şekilde hayat süren eşimizden boşanma hakkını pek tabi tanımaktadır. Bu haklı nedenle boşanma davası açabilmemiz de herhangi bir zaman aşımı süresi belirtmemiştir kanunumuz. O zaman eşimiz; hem kendini hem bizi, yaşadığımız çevrede küçük düşürecek bir suç işlemiş ise hemen boşanma davasını açabilir ve en azından kendi onur ve saygınlığımızı korumak için boşanmayı talep edebiliriz.
Unutulmamalıdır ki insanlar onurlarıyla ve gururlarıyla yaşarlar. İnsanlığımızı ve onurumuzu hayatımız boyunca kaybetmememiz dileğiyle.
Saygılarımla
Avukat CEVDET CAN TORUN
ANTALYA 2014
-
Medeni Kanunumuza Göre Boşanma Nedenlerinden; Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanununda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bir önceki yazımda bunlardan zina hakkında bilgi vermiştim bugün de hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış hakkında bilgi vereceğim.
Eşiniz sizi dövüyorsa, size hakaret ediyorsa, onur kırıcı davranışta bulunuyorsa Medeni Kanunumuzun 162. maddesine* dayanarak pek tabii eşinizden boşanabilirsiniz. Bu durumda boşanmak da lehinizedir... Affetmek anlamına gelecek eylemler ve fiillerde bulunmayın. Aksi takdirde eşinizin bu durumu ispatlaması halinde boşanma davanız maalesef reddedilebilir.
Tabii ki savcılığa şikayette ve suç duyurusunda da bulunma hakkınız da yasal süreler içerisinde mevcuttur; ki suç duyurusunda bulunmanız lehinize olur. Unutulmamalıdır ki Ceza davası hukuk davasını beklemek zorundadır, ancak mağduriyetinizin sonucu suçluyu cezalandıracak ceza davasının sonucu davanızı olumlu etkileyecektir. Size karşı şiddette bulunan, üzen ve hayatınıza kast eden ve hayatı size zindan eden şahıs ile evli kalmaktan kurtulmanız, aynı zamanda bu kişinin cezalandırılmasını da sağlamanız hayatınızın akışı için olumlu bir gelişme olacaktır.
Eşiniz tarafından aleyhinize yapılan her hareket ve saldırı akabinde resmi makamlara; yani savcılığa veya en yakın karakola gitmeniz lehinizedir. Karakolda sizi hastaneye sevk ederler, rapor alınır ve bu raporlar da boşanma davasında en önemli deliliniz olur. Ayrıca tanıklarınız gibi her türlü yasal delil de boşanma amacınıza çok ama çok hizmet edecektir. Resmi merciilere müracaaat etmekten çekinmeyin.
Bu işlemleri konusunda uzman bir avukat vasıtası ile yapar iseniz tabii ki başta psikoljik olarak, ancak en çok da yasal olarak daha güçlü ve karlı bir şekilde bu süreçten çıkacağınızı da unutmamalısınız...
(*) MADDE 162.- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Hayat arkadaşınız bile olsa hiç kimsenin size kötü davranmasına izin vermeyin.
Saygılarımla
Avukat CEVDET CAN TORUN
-
Medeni Kanunumuza Göre Boşanma Nedenlerinden Zina...
Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanununda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bunlardan en sık kullanılanı, şiddetli geçimsizlik olarak bilinen evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır. Her gün yeni bir nedeni inceleyelim ve bugün boşanma sebeplerinden olan Zinadan başlayalım.
Zina - Aldatma
MADDE 161. Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Eşlerden birinin başka bir kişi ile hayatın olağan akışının dışına çıkacak şekilde gezmesi, samimi pozlar vermesi, aldatmaya belirtidir. Aldatmanın var sayılması için de cinsel birliktelik esnasında görülmeleri gerekmez. Bir otelde eşlerden birinin başka bir karşı cins ile kalması, samimi pozlar vermesi, gecenin geç saatlerinde telefonlaşması, el ele görülmeleri, zinanın geçekleştiğini gösterebilir.
Buradan anlaşılacağı üzere, telefon kayıtları, fotoğraflar, yazılı belgeler (otel faturası, ve mektup gibi) cep telefonlarına gelen mesajlar, tanık beyanları, aldatmayı kanıtlamak için yararlanılabilecek unsurlara örnektir.
Zina sebebiyle boşanma davası açabilmeniz için, öncelikle zinayı öğrendiğiniz andan itibaren eşinizle aynı evde yaşamayı derhal terk etmeniz lehinize olur. Zira aynı evde yaşamaya devam etme, eşi affetme anlamına gelir. Bunun dışında birlikte akşam yemekleri, aynı mekanda geceyi geçirme, samimi pozlar verme, el ele dolaşma, birlikte aile toplantılarına katılma vs. mahkeme tarafından eşinizi affettiğiniz anlamında yorumlanabilir. Açıkça söylenilen sözler çekilen mesajlar veya yazılan e-mailler veya mektuplar yolu ile de eşinizi affetmiş olabilirsiniz. Zira bir kere bir zina fiilinden dolayı affederseniz, bu konuda bir daha dava açamazsınız. Zinadan dolayı dava açabilmeniz için affetmeden sona tekrar aldatılmanız gerekir. Ben o aldatmayı değil, bunu affettim derseniz de ispatlamanız çok zordur… Affedeceksiniz iki kere düşünmelisiniz yani…
Eşinizin sizi aldattığını öğrendiğiniz tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmalısınız. Aksi halde bir daha bu konuda dava açamazsınız!
Peki yıllar önce eşinizin sizi aldattığını öğrendiniz, ne yapacaksınız? Eğer aldatma fiili geriye dönük 5 yıl içinde gerçekleşti ise, hemen dava açın. 5 yıldan daha önceki aldatma fiilleri için zina sebebi ile boşanma davası açamazsınız!
Kimsenin bu tip yaralayıcı ve onur kırıcı bir olayı tecrübe etmesini istemeyiz; ancak hayat insanın karşısına ne yazık ki böyle kötü sürprizlerle çıkabiliyor.
Unutmayın! Hayat devam ediyor...
Avukat CEVDET CAN TORUN
-
Boşanma Sırasında Çocuklarımız Üzerindeki Velayet Haklarımız Hakkında Bilinmeyenler ve Cevapları
Eşimizle boşanmaya karar verdik fakat ortak çocuğumuzun veya çocuklarımızın velayetleri konusunda anlaşamıyoruz…
Kimse çocuğunu vermeye yanaşmaz. Hatta boşanma sırasında söz konusu bu şahıs babası veya annesi dahi olsa…
Peki yargıya taşınan ve hayatımızla ilgili kararı verecek mahkeme çocuklarımızla geleceğimizle ilgili nasıl karar vermektedir?
Öncelikle ortak çocuğumuzun yaş kriteri değerlendirmeye alınır. Çocuğunuzun sağlığı ve kişisel gelişimi açısından zarar görmemesi için en uygun olan ne ise değerli hakimlerimiz bunun için vicdani kanaatlerini de dikkate alarak karar verirler. Örnek vermek gerekirse çocuğun anne bakımına en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerinde veya sütten kesilmemiş döneminde mesela; annenin gelir kaynaklarının, mesleğinin, işinin, evinin ne kadar lüks olduğunun, kazandığı miktarın ve yaşam tarzının herhangi bir önemi yoktur. Yargıtay vermiş olduğu kararlarda bu yaşlardaki çocukların velayetinin anneye bırakılmasına karar verir.
Annenin çocuğun sağlığına zarar vermesi söz konusu ise veya anne ortak çocuğa bakmaktan aciz durumda ise veya annenin sağlığının kötü durumda olması gibi sebepler halinde ancak çocuğun velayeti anneden alınarak babaya verilebilir. Hakimlerimiz burada boşanmaya karar veren eşlerin hisleri doğrultusunda değil de çocuğun menfaatlerini düşünerek karar verirler. Önemli olan ortak çocuk veya çocukların geleceklerini ve menfaatlerini korumaktır.
Peki ya çocuklarımız okul çağına gelmiş kocaman birer abi abla olmuşlar ise velayet hususunda nasıl karar verilecektir?
Okul çağına gelmiş bir çocuğumuz var ise artık asıl önemli olan çocuğumuza sunabileceğimiz maddi imkanların genişlik ve zenginliğidir. Ortak çocuğumuza kim daha iyi bir gelecek ve eğitim öğretim imkanı sunacaksa hakimler bu hususları göz önüne daha fazla alırlar artık. Tespit edilmesi derin araştırma gereken bu durumun tespiti için hakimlerimiz ortak çocuklarımızı huzurda dinlerler ve çocuklarımızın görüsüne başvururlar hatta konusunda uzman bir çocuk psikiyatristine gönderilmesine karar verirler ve sonunda hayatımızdaki en değerli varlıkların menfaati ve hukukumuz doğrultusunda çocuklarımızın velayet hakkının kimde olacağına ilişkin en doğru kararı verirler.
Hakim kararını verdi ve çocuğumuzun velayet hakkını eski eşimize verdi. Şimdi ne olacak?
Hakim, çocuğun velayetinin kimde kalacağını tayin ederken, velayeti almayan taraf ile çocuk arasında da bir şahsi ilişki tesis eder. Velayeti alamayan eşin annelik veya babalık duygularının tatmin edilmesi için de; çocuğun kişisel ve ruhsal gelişimi için de hayati önem taşıyan bu amaç için bu şahsi ilişki tesisi şarttır. Haftada bir, hafta sonları belirli saatlerde, ayın belirli günlerinde yatılı olarak, dini bayramların ilk iki günü veya son iki günü gibi, sömestr tatilinin ilk veya son haftası, yaz tatilinin bir veya iki ayında, yılbaşlarında, doğum günlerinde veya velayet hakkına haiz olmayan tarafın izin günlerinde olmak üzere belirli dönemlerde velayeti almayan taraf ile çocuk arasında kişisel ilişki sağlanması kanun tarafından emredilmiştir. Çocuğumuzun velayetini alamamış olmamız çocuğumuza babalık veya annelik yapmamızı engellemez. Boşanan eşimizle bizizdir her zaman. Çocuklarımızdan boşanmayız * boşanamayız – boşanmamalıyız da…
Eşimizle problemli ayrıldık veya boşandık ve karşı taraf bize çocuğumuzu göstermeye yanaşmıyorsa bu durumda hangi yolu izleyeceğiz?
İcra daireleri çoğumuzun bildiği gibi sadece para ve alacak tahsili için görevli değillerdir. İcra daireleri yani devlet kanalı marifetiyle çocuğumuzu görmemiz için de yetkili ve görevli merciiler icra daireleridir. Mahkeme kararını icra dairesine sunarak icra dairesinden ortak çocuğumuzu görüşme günlerinde bize verilmesini bir dilekçe ile talep edebiliriz. Bu işlemin de konusunda uzman bir avukat aracılığı ile yapılması olası bir hak kaybınızı da engeller. Çünkü karşı taraf çocuğu vermemek için elinden geleni yapabilir. Çünkü boşanmış çiftler arasında sular her zaman durgun değildir… Velayet sahibi eş çocuğumuzu bize göstermekten ısrarla kaçınmaya devam ederse hiç zaman kaybetmeden konusunda uzman bir avukata başvurursanız avukatınız velayet hakkını size verilmesi için hukuki olarak ne gerekiyorsa yapacaktır.
Kısa kısa şahsi ise görüşlerim çocuklarımızın eşlerin her ikisiyle de görüşmesi ve görüştürülmesi yönündedir. Çocuğumuzun aile bağlarının gelişmesi, ruhsal dengesi ve gelişimi açısından bunu yapmak zorundayız. Eşimiz veya eski eşimizin çocuğa zarar verme durumu söz konusu değilse, akli dengesi yerinde ise çocuğunu görme hakkı her zaman olmalıdır. Çocuğumuzun fikri ahlaki gelişmesi anne babası ile sağlıklı iletişim halinde olmasına bağlıdır. Annenin bakım ve şefkatine muhtaç bir çocuğun velayetinin babaya verilmesi durumunun da yasaya aykırı olduğu bilinmelidir.
Çevrenizdekilerin size sıklıkla söyleyeceği; kız babaya oğlan anneye verilir; veya sen duruşmada ağla. Hakim acıyarak çocuğu sana verir… gibi cümlelere ve kulaktan dolma bilgilere sakın itibar etmeyin ve mutlaka bir avukat yardımı talep edin. Konusunda uzman bir avukat sizin haklarınızı her zaman sizden daha iyi savunacak olan koruyucunuzdur çünkü...
Hayatta mutluluğumuz eksik olmasın.
Avukat CEVDET CAN TORUN
-
Evlilik sözleşmeleri , malvarlıklarımız ve mal rejimleri…
Eşimizle evlenmeden önce veya sonrasında sahibi olduğumuz veya olacağımız malların akıbeti ne olacak sorusunun cevabını Medeni Kanunumuz 202. madde ve devamında bizlere verir…
Evlilik sözleşmesi (evlenmeden önce veya sonra yapılabilir ) ile de belirlenmesi pek mümkün olan mal rejimleri sırasıyla; EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA, MAL AYRILIĞI, PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI ve MAL ORTAKLIĞIDIR.
Hukukumuzda sözleşme serbestisi prensibi mevcuttur. Dolayısıyla evlilik sözleşmesi yapılması da pek tabii mümkündür. Yalnız bilinmelidir ki evlilik sözleşmesi noter vasıtası ile düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır!
Malvarlığı ile ilgili hiçbir sözleşme seçilmemiş ise kanunen ve otomatik olarak edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olur hepimiz için.
Evliliğimiz sırasında edindiğimiz mallarımız ile kişisel eşyalarımız yarı yarıya paylaştırılacak demektir bu rejimin neticesi.
Diğer bir rejim olan mal ayrılığı rejiminde ise; eş sadece kendi malvarlığına hakimdir. Eşin malvarlığı üçüncü bir şahsın yani bir başkasının malvarlığı gibidir.
3. rejim olan paylaşmalı mal ayrılığı ise; bu rejimi seçmemi akabinde edinilen ve ailenin ortak kullanımına özgülenmiş mallar ve ailemizin geleceği için yapılmış yatırımların eşler arasında paylaşımını esas alır.
Son rejim ise; mal ortaklığıdır. Bu rejimde eşler mallara elbirliği ile sahip olurlar, iştirak halinde mülkiyet söz konudur yani.
Evlilik sözleşmeleri her ne kadar bizim örf ve adetimize ve kültürümüze uzak gibi görünmekte ise de yavaş, fakat emin adımlarla hepimizin hayatlarında kendisine yer bulmaktadır. İşte bu nedenle de konuya hakim bir avukattan bilgi alınması her zaman lehinize olacaktır.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Av. CEVDET CAN TORUN
-
Evlilikler, Avukatlar ve Meşhur Medeni Kanunumuz
17 yaşımızı doldurunca (istisnası vardır!) ve evlenmeye değer gördüğümüz hayatımızın insanını bulduğumuzda söz ve nişan merasimleri akabinde yasal ve hukuki prosedürleri tamamlayıp kutsal aile yuvasını kurma yolunda adım atmış oluyoruz.
Evlilik kararı iki insanın duygusal birikimi sonucu alınmakta ise de hukuki ve bağlayıcı yaptırımları mevcut olan bir akit bunu biliyoruz. Yani duygularımızın yanında bizzat kendi imzaladığımız bir sözleşme ve başta medeni kanunumuz olmak üzere bir yığın kanun maddesine ister istemez tabii olmuş oluyoruz.
Medeni Kanunumuz da diyor ki; evlenmeye engel derecede hısımlık var ise sevgilimizle aramızda; evli iken başkası ile evlenmeyi arzuluyorsak; sevgilimizin sürekli bir şekil ve sebeple ayırt etme gücünden yoksun olması durumu mevcutsa veya maalesef sevdiğimizin akıl hastalığı var ise; evlilik yapılsa dahi; evliliğimiz mutlak butlanla batıldır... yani şartlar gereği bu evliliğimiz hukuken hiç olmamış pozisyonundadır. Bu şu demektir; Kanunlarımızın emrettiği durumlara aykırı bir işlem yaparsak eğer; hukukumuzda yok hükmünde kalır bu eylem...
Sevgilimiz bizi aldatırak, korkuturak, yanıltarak veya evlenme sırasında geçici olarak ayırt etme gücünden mahrum bırakarak bizimle evlenir ise; işte bu durumda da evlilik iptal edilebilir hale geliyor kanunlarımıza göre. Nasıl iptal edildiğine gelirsek; şunu mutlaka biliniz ki hukukumuzda Batıl bir evlenme bile ancak ve ancak hakim kararı ile sona erdirilir...
Peki evlendik, ama herşey planladığımız gitmedi...
Eşimiz zina yaptı veya yapıyor, onur kırıcı davranışlarda bulunuyor hatta hayatımıza kastediyor, suç işliyor, saygınlığı olmayan, bizi üzen bir hayat sürüyor veya iyileşmesi mümkün olmayan bir akıl hastalığına yakalandı veya evliliğin getirdiği yükümlülükleri yerine getirmemek için bizi terketti... Biz şimdi ne yapmalıyız ???
Dilekçe yazma yeteneği üst düzey bir edebiyatçı dahi olsak YASAL HAKLARIMIZI SAVUNMASI İÇİN HER ZAMAN BİR AVUKATA DANIŞMALIYIZ. Ancak ve ancak bir avukat size yasal haklarınızı savunmanız için destek olabilecektir bu durumda.Çünkü internetteki bilgiler çoğu zaman güvenilmez olabilmektedir.... Eş, dost, arkadaş, yeni sevgili, aile fertleri eğer birer hukukçu değilseler sadece, BİR AVUKAT HER ZAMAN SİZİN EN İYİ SAVUNUCUNUZ OLACAKTIR. Haklarınızı elde etmek istiyor iseniz; çocuklarınızın velayetini kaybetmek istemiyor iseniz; yaralanan gururunuz ve zedelenen maddi manevi menfaatlerinizi bir nebze olsun tamir edebilmek için, sizi terkeden eşiniz akabinde hakkınız olmadığı halde yoksulluğa düşecek iseniz hiç düşünmeyin. Hayatta daha fazla kaybetmemek için bir avukata gidin ve yardım talep edin. Barolarun maddi durumu yetersiz vatandaşlar için avukat tayin ettiğini de bilin.
Ne olursa olsun hukukun temini için ve herşeyden önce haklarınız için hukuki destek alın. Alın ki sonra başınızı taşlara vurmayın...
-
ANLAŞMALI BOŞANMA DAVALARI İLE İLGİLİ ÖNEMLi BİLGİ..
Anlaşmalı boşanma koşulları ve eşlerin anlaşmalı boşanmanın mali sonuçları konusunda anlaşmaları zorunluluğu TMK.nın 166/3. fıkrası gereğince hakimin anlaşmalı boşanmaya karar verebilmesi için, anılan fıkrada öngörülen tüm koşulların gerçekleşmiş bulunması gerekir. Buna göre evlilik 1 yıl sürmüş olacak, taraflar huzurda dinlenilecek, bundan ayrı nafakalar ve çocukların velayeti ile maddi ve manevi tazminat konularında anlaşmaları zorunludur. Mal rejimlerinden kaynaklanan mallar kesinlikle TMK.nın 166/3. fıkrasında kastedilen boşanmanın mali sonuçları arasında sayılmamaktadır. Çünkü, gerek doktrinde ve gerekse uygulamada baskın görüş; mal rejimleri ile ilgili davaların boşanmanın eki niteliğinde davalar olmadığı, onlardan bağımsız bir dava oldukları yönündedir. Tarafların anlaşmalı boşanma protokolü yaparken mal rejimi konusunda anlaşmaları zorunlu değildir. Bu konuda anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle de anlaşmalı boşanma davasının reddi sonucunu doğurmaz. Ve anlaşmalı boşanmaya bir etkisi olamaz.
-
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin Yakın Tarihli Örnek Kararı..
Boşanmanın eki niteliğindeki tazminatlar boşanma hükmünün kesinleşmesi ile muaccel (ödenir) hale gelir. Faize de bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerekir. dava tarihinden itibaren tazminatlara faiz yürütülmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. T.C. YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2014/1049 Karar: 2014/11830 Karar Tarihi: 29.05.2014
-
İnternet Ortamından Elde Edilen Verilerin Delil Niteliği-Yargıtay Kararı
* BOŞANMA DAVASINDA FACEBOOK SİTESİ ÇIKTILARININ ESAS ALINMASI (Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde "Delil" Olarak Hükme Esas Alınabileceği - Kocanın Güven Sarsıcı Davranışlarının Sabit Kabul Edilip Buna Bağlı Boşanma Kararı Verilemeyeceği/Hukuka Aykırı Delil) * FACEBOOK SİTESİ ÇIKTILARI (Boşanma Davası/Hukuka Aykırı Delil - Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde "Delil" Olarak Hükme Esas Alınabileceği/Kocanın Güven Sarsıcı Davranışlarının Sabit Kabul Edilip Boşanma Kararı Verilemeyeceği) * ELEKTRONİK ORTAMDAKİ VERİLER (Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar/Diğer Delillerle Desteklenmediklerinde "Delil" Olarak Hükme Esas Alınamayacağı/Hukuka Aykırı Delil - Boşanma Davası/"Facebook" İsimli Sosyal Paylaşım Sitesi Kullanılarak Yapılan Çıktılar) * HUKUKA AYKIRI DELİL (Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde "Delil" Olarak Hükme Esas Alınabileceği - "Facebook" İsimli Sosyal Paylaşım Sitesi Kullanılarak Yapılan Çıktılar/Mahkeme Tarafından Bir Vakıanın İspatında Dikkate Alınamayacağı) 4721/m. 166 6100/m. 189/2 ÖZET : Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektronik ortamda ("Facebook" isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir. Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektronik ortamda (sosyal paylaşım sitesi kullanılarak) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir. Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Hükme esas alınan elektronik ortamdan elde edilen görüntülerdeki şahısların kocanın yakınları olduğu anlaşılmaktadır. "Facebook" isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak kocanın, dayısıyla görüşmelerine ilişkin iletişim kayıtlarının da; davacının, sosyal paylaşım sitesinde kendisini "kocanın dayısı" yerine koymak suretiyle "dayısı ile koca" yazışıyormuş görüntüsü verilerek davacı tarafından oluşturulduğu, davacının da bunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan görüşme kayıtları da vakıaların ispatında dikkate alınamaz (HMK md. 189/2). Dosyada sözü edilen elektronik veriler dışında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliği kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilememiş, Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma olgusu davada gerçekleşmemiştir. Bu durumda davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 05.02.2014 tarihinde karar verildi.